Övün, ey Çanakkale, cihan durdukça övün! Ömründe göstermedin bin düşmana bir düğün. Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün, Başına...
Sen ölüm, Evlerde pissin ama, Dağlarda iğrençsin. Sen ölüm, Birinin adı silinir de, Adın geçer ancak. Sen ölüm, Eli tutmaz...
Yaşamaz ölümü göze almayan. Zafer, göz yummadan koşana gider. Bayrağa kanının alı çalmayan, Gözyaşı boşana boşana gider! Kazanmak istersen sen...
Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın Bir vatan...
Yıl 1915 18’indeyiz Martın. Kendine gel biraz! Pek tekin değildi Çanakkale’nin suyu, Geçilmez bu boğaz… Geçilmez bu boğaz… Bizi Ne...
Uzaklarda bir ada var, Halkına derler İngiliz, Hem medeni, hem canavar, Fendinden emin değiliz. Doğrulukta Rus Kazağı, Onun yanında sofudur....
“Söyle arkadaşım” dedi Anadolulu Mehmet Yanıbaşında ki Anzak erine “Nerelerden kopup gelmişin Neden çökmüş bu mahsunluk üzerine” “Dünyanın öbür ucundan”...
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, Tepeden yol bularak geçmek için...