Uzaklarda bir ada var,
Halkına derler İngiliz,
Hem medeni, hem canavar,
Fendinden emin değiliz.
Doğrulukta Rus Kazağı,
Onun yanında sofudur.
Topu tutar dört bucağı
Denizlerin Moskofu’dur.
Budur en gizli emeli:
Müslümanlar uyanmasın!
Uçtan uca İslam ili
Kendine arpalık kalsın..
Allah dedi: “Kabul olsun”.
Ümmetimin bedduası,
Dağılsın ordusu Rus’un,
İngilizlerin donanması..
Türk dedi: “Demek yaradan
Kurtarmayı ister bizden;
Karaları Kızıl Rus’tan,
Denizleri İngiliz’den…
Türk köyünden kalktı geldi.
Hazırladı siperine…
Bu geliş ok gibi deldi,
İngiliz’in ciğerini.
Moskof dedi İngiliz’e:
“Çanakkale aşılmalı;
Kızıl, Kara, Akdeniz’e
Hakimiz, anlaşılmalı…”
İngiliz, Fransalı’yı,
Aldı beyaz kotrasına…
Tutmuşum sandı yalıyı,
Geldi Boğaz sefasına…
Beş Mart’ta iki donanma,
Kal’amıza saldırdılar…
Toplarımız coşkun suya,
Zırhlıları daldırdılar…
İngilizler korktu kaçtı,
Rus ümidi kesti artık;
Anarşistler bayrak açtı,
Rus ilinde düştü Çarlık…
Çok geçmeden birdenbire,
Parçalandı Rus ülkesi,
Sevinçle düştü tekbire,
Elli milyon Türk’ün sesi…
Ancak “Turan” hayal değil.
Hakikata döndü bugün…
Türk bilecek yalnız bir dil,
Bizim için bu düğün…
Çanakkale dört devlete,
Galebeye sen çevirdin!
Çar kölesi yüz millete,
İstiklali sen getirdin!
Senden ötürü bilsen daha,
Kurtulacak nice ülke…
Ne Afrika, ne Asya’da,
Kalmayacak müstemleke…
Çünki nasıl karalarda,
Artık yoksa Rus zorbası;
Gezemeyecek deryalarda,
İngiliz’in donanması…
Ziya Gökalp
18 Mart Çanakkale Bulutlar sarmıştı her yanı, Kapkara bir geceydi, Yağmur, bardaktan boşanırcasına, Sağnak gibi yağıyordu, Yedi düvelin gemilerinden yükselen,
Övün, ey Çanakkale, cihan durdukça övün! Ömründe göstermedin bin düşmana bir düğün. Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün, Başına